Kasetçalar / 80’ler Deposu
Kasetçalar, 80’lerin en önemli aletlerinden biri idi. Her ne kadar stereo daha önceleri keşfedilmişse de garip bir şekilde üzerinde 2 way speaker yazan ama mono ses veren kasetçalarlarımız vardı. Gerçi dönemin kasetçalarlarını 3 tipe ayırmak da gerekir ki o zaman işin içine stereo olanlar da girer.
Yandaki ilk foto en basit haliyle elimize alıp dolaştırabildiğimiz, pikniğe çayıra bayıra götürebildiğimiz kasetçalara ait. Bir çok farklı marka adı altında piyasada gezinmiş olsa da kişisel tercihim ITT marka olanlardır. Bu tercihin ses kalitesiyle ya da teknik özellikleriyle bir alakası yok. Neticede hepsi birbirinin kopyasıydı ama ITT hem isimden hem de görünümden kazanıyordu. O yıllarda en kolay söyleyebildiğimiz birkaç İngilizce kelimeden biri olan ITT (ay-ti-ti) bir dönem ITT / Schaub-Lorenz olarak da ürünler çıkarmıştır. Model hemen hemen aynı olduğu için marka adı değişse de bize verdiği zevk değişmemiştir.
Arada, bu aletin sadece kasetçalar olmaktan öte aynı zamanda bir kayıt cihazı olduğunu belirtmekte da fayda var. Play ve Rec (Record manasına gelip diğer tuşlardan farklı olarak kırmızı / turuncu renklidir) tuşlarına aynı anda basmak suretiyle dedenin, ninenin, torun torbanın sesi her abuk subuk durumda dahi kayıt altına alınırdı.
Ha bir de masa üstüne yatay duran bu aletin bize göre ön olarak adlandırabileceğimiz kısmındaki tuşların altında içeri girip çıkan bir tutacağı mevcuttu. Teknolojinin abaküs’ten bir adım ötede seyrettiği o günlerde bu tutacak bile başlı başına bir olaydı.
Kasetçalar ve ötesi: Sanyo / 2 Way Speaker
Kişisel olarak favori kasetçalar benim için Sanyo marka olanlardı. Kasetçalarların 2. grubu olarak adlandırabileceğimiz bu tip, ilk gruba oranla daha büyük bir modeldi. Ön panelde yer alan radyo frekans göstergesiyle, hemen yanındaki mikrofonuyla ve altta yer alan, içinde 3 hoparlörü görebildiğimiz ama metal delikli bir panel ile kapatılmış enteresan şekliyle Uzay 1999 kafasını yaşatırdı.
Kişisel olarak en çok da 3 küçük özelliğe hasta olurdum. Ön panelde sol üstte yazan 2 Way Speaker, Variable Monitor System, Automatic Level Recording favorimdi. Hatta bir kez bir arkadaş ile sidik yarıştırırken “sen ne diyosun olm, benim kasetçalarda automatic level recording bile var” dediğimi hatırlarım. Ki “o ne lan?” deseydi verebilecek en ufak bir cevabım da yoktu buna.
İkinci özellik de yazının biraz aşağısındakki Selector başlığı altında toplanmış Tape / Radio / Sleep seçenek tuşuydu. Çıt diye çıkan ses ile birlikte ya kasetten radyoya filan geçer ya da sleep’e alarak anında sustururdun. Tekrar radio veya tape’ye getirdiğinde de anında canlanırdı alet. Bu arada yıllar boyu Selector’ü ne olarak düşündüm bilemiyorum ama Çanakkale’den Bandırma’ya doğru giderken arabanın içinde “arkadaki selektör yapıyo, yavaşla da geçsin” lafını duyduğumda durumu anlamak için epey kafa patlattığımı hatırlıyorum.
Üçüncü ilgi çekici özellik de en altta yer alan Counter idi. Kaset çaldıkça dönüyordu meret. Durdurunca o da duruyordu. Onu anlamak çok uzun sürmemişti de ne işe yaradığını kavramak aylar sürmüştü sanırım. Ne işe yaradığınından çok da yandaki tuşuna basınca sıfırlanıyordu ya ben ona tav olmuştum.
Hey gidi Sanyo kasetçalar hey.. Ha bir de pille de çalışırdı. Ama En büyük boy pillerden 6 tane ile. O dönemde o kadar pili kim kaybetmiş ki biz bulalım. Pilli olarak deneme şansım olmamıştı hiç. İçimde bi yaradır bu da.
Ve iş çok büyür: Sharp ikili kasetçalar
İlk gördüğüm zamanı dün gibi hatırlıyorum. Bizim şimdilerde metalik gri dediğimiz renkte enteresan bir aletti. İlk bakışta her şeyinden iki tane var gibi duruyordu. 2 kaset yeri, 2 hoparlör, 2 tuş takımı… Önünde delikler de vardı bunun. Kulaklık ve mikrofon içinmiş meğer. Tabi, bizim evde de kulaklık ve mikrofondan geçilmiyordu o dönem. Mikrofonu düğünlerden az çok biliyorduk da kulaklık dediğin meret walkman icat olana ve bizim eve girene dek pek bildiğimiz bir şey değildi.
Sharp’ın bu modelinin en büyük 2 özelliğinden biri kasetten kasete kayıt yapmasıydı. Arkadaşlarla sürekli birbirimize kaset kopyalar olmuştuk. Herkesin kaseti herkeste mevcuttu artık, mutlu mesut yaşıyorduk. Ta ki ben “karışık kaset” yapımını keşfedene dek. Sanyo’da pek işime yaramayan counter’ın ne işe yaradığını da çözmüştüm. Europe’tan Carrie, Top Gun film müziklerinden Berlin’in söylediği Take my breath away, ardından Wham’den Careless Whisper, üstüne de Alphaville’den Forever Young… Aldığım ilk tepki “laaaaann, nası yaptın laaan” idi. Acayip gururlanmıştım elbet.
İkinci büyük özellik ise ekolayzır’ının olmasıydı. Ayarların nasıl yapıldığı konusunda en ufak fikrimiz olmasa da sürekli kurcalardık.
Artık kalmadı tabi kasetçalar filan. Kasetler depoda duruyor ama hala. Zira, 500 kadar “teyp kaseti”nin içinde bulunmayı bekleyen bebekliğe ait ses kayıtları mevcut. Uygun bir vakitte dalmak lazım içine ki biliyorum, dalınca çıkamam.
Hey gidi günler, hey!