Kitap

Konuk Kaplan / P’u Sung-Ling / Kitap

Konuk Kaplan, Arjantinli yazar ve kütüphaneci Jorge Luis  Borges‘in adı ve sayesinde dünyanın çeşitli yerlerinde tanınmış bir yapıt. Kitapla ilgili bilgi vermeye ait olduğu dizi üzerinden anlatmaya başlamak daha doğru olur sanırım. 1974 yılı civarlarında İtalyan editör Franco Maria Ricci Arjantin’e Borges’i ziyarete gider. Konu konuyu açar ve Ricci aklındakini Borges ile paylaşır. Fikir, ünlü yazarın “özel kitaplığı”nın yayınlanmasıdır. Gözleri görmeyen ama buna rağmen iflah olmaz bir okur olan Borges’in seçtiği, önemli bulduğu, beğendiği kitaplar bir dizi halinde yayınlanacaktır. Borges fikri sever ve hazırlanacak olan diziye kendisinin aynı adlı hikayesinden yola çıkılarak Babil Kitaplığı adı verilir. 1975-1985 yılları arasında yayınlanan bu diziyle bir süredir unutulmuş olan bazı kitaplar ya da öyküler de yeniden keşfedilir.

Konuk Kaplan: İmgelerin Dansı

Konuk Kaplan / P'u Sung-Ling
Konuk Kaplan / P’u Sung-Ling

Kitabı elinize alıp okumaya başladığınızda sade ve naif bir gerçeklikle karşılaşıyorsunuz. Basit cümleler, sıradan sayılabilecek bir anlatım, pek de önemsenmeyecek gibi görünen fikirler… Fakat ilerledikçe işin rengi de kokusu da değişiyor. Kendinizi bir anda gerçekliğin çok ötesinde, doğaüstü ile harmanlanmış bir dünyada buluyorsunuz. Neyin gerçek neyin imge olduğunu düşünmenize dahi fırsat kalmadan sürükleniyorsunuz metinlerin içinde. Ama okuduğunuz metin sizi hiç dışlamıyor. Aksine tam da sizi merkeze alarak ilerliyor. Hikayenin hemen yanı başında ayakta durarak izliyorsunuz sanki olan biteni.

Kesik başlar, oradan oraya dolaşan ruhlar, ölüp geri gelenler, ölüler diyarına gidenler, görünmeyen keşişler, öfkelenerek kaplana dönüşen insanlar sizi rahatsız etmiyor. Endişe duymanıza, yer yer ürkmenize sebep olsalar da öyle basit bir anlatımla işleniyorlar ki duyabildiğiniz tek şey hayranlık oluyor.

Her bir öykü bizde mesel olarak tabir edilen sözlerin hikayeleştirilerek uzatılmış halleri. Temayı çabucak kavrasanız da temelde yatan fikri algılamanız ve anlamız zaman alabiliyor. Yine de sonuçsuz ya da boşlukta kalmıyorsunuz. Belki bir sonraki hikayenin yarısında aklınız başınıza geliyor ama önceki hikayede anlatılanı kavrıyorsunuz mutlaka.

Çin’e ait eski metinlerle haşır neşir olmamış herhangi bir okur bile hiç sıkıntı yaşamadan bu öykülerin içinde kaybolabilir. İşin ilginç yanı şu ki orijinal adı Liao-Chai olan bu metinler bütününün yazarı 1651 yılında edebiyat uzmanlık sınavına girmiş. Ama başarılı olamamış. Yazar hakkında bilinen yegane şeyin bu olması da ayrı bir ilginçlik tabi. Neyse ki bu başarısızlığın verdiği azimle olsa gerek P’u Sung-Ling kendini yazına adamış ve Liao Chai’yi yazmış.

Arap yazınının en önemli eserlerinden sayılan Binbir Gece Masalları neyse Çin için de Liao Chai odur diyor Borges benim okuduğum baskının içinde yer alan önsözünde. Borges’in yaptığı bu seçkinin 1880 yılında Herbert Allen Giles tarafından yayınlanan çeviriden yapıldığı da belirtiliyor. Eminim ki kitabı okuyan herkes neden tam metnin çevrilmediğini düşünecektir. Zira kitaptaki 14 öykü iştahlı okura az geliyor.

Son olarak, kitabın sonunda Liao Chai’ye ait olmayan 2 öykünün daha olduğunu belirtmekte fayda var. Kırmızı Köşk Düşleri adıyla bilinen ve 18.yy.’da yazılmış olan bu metinden alınan 2 öykünün de Konuk Kaplan’ın bütünlüğünü bozmadığı ortada.

Özgün Adı: Liao Chai

Yazar: P’u Sung-Ling

Çeviri: C.Hakan Arslan

Yayınevi: Dost Kitabevi Yayınları

1.Baskı: 1998

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir